6 Aralık 2014 Cumartesi

Keçe'den Spiderman

Transformers, Spiderman, Ben10, Voltran, Max Stell, Batmen....
Bu isimler benim gibi iki erkek annesiyseniz  hiç yabancı gelmez.
Keçeden çocukların tulumlarına süpermen, batmen figürlerini yapmıştım . Örümcek adam figürünü hiç kullanmadığımı fark ettim .Nerede kullanacağımı planlamadan örümcek adamın figürünü keçeden yaptım.
Kalıp için internette  hoşuma giden örümcek adam figürünü aldım ve keçeyi kalıplara göre kestim. Birleştirmelerini de en  üste hangi kalıp geliyorsa onun rengiyle diktim. Uzun bir süre nerede kullanırım diye düşünürken daha önce dizleri yırtık diye yamaladığım eşofmanın sökülen yamasının yerine tekrar diktim .Bence şimdi daha güzel oldu....

26 Kasım 2014 Çarşamba

Uyku Tulumu

Her şey, geceleri 2 kez üstlerini değiştirmek zorunda kaldığım oğullarım yüzünden oldu.Güney ve Aras  uykuya daldıktan sonra ve gece boyunca çok terliyorlar .O yüzden geceleri üstlerini açmışlar mı terlemişler mi diye 2 - 3 kez uyanıp kontrol ediyoruz. Uyku bu çok kıymetli tabi...sabahları da bu yüzden uyanamıyoruz,veya  uyansak ta uykumuzu alamadığımız için çok gergin uyanıyoruz.Bu soruna bir çözüm bulmak lazımdı bende onlara uyku tulumu dikmeye karar verdim .
Tulumları diktim ama bizimkiler amaç dışı kullanmaya başladılar ve  kendilerini kutup ayısı ilan ettiler. Doğrusu oyun anlayışlarında hiç bir fark yok....
Hızlarına yetişemediği için net çıkmadı
 Poları Kipadan 17 TL ye aldım. Aslında battaniye olarak satılıyordu.Kalıp ise Burda dergisi 2013/01 sayısında çocuk kostüm  kalıbı.Logolar içinde keçe kullandım. Kalıplarıda internetten buldum.




4 Kasım 2014 Salı

2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası

2-8 Kasım Uluslararası Lösemili Çocuklar Haftası 64 ülkede, 72 kuruluş tarafından tanınmakta ve kutlanmaktadır. 
Bu  gibi önemli gün ve haftalarda bizlere düşen görev farkındalık yaratmaktır. İşte bu farkındalığı kendince yaratarak  çorbada bir tuzu olan biriyle oğlum sayesinde tanıştım. Bazı nedenlerden dolayı oğlumun okulunu değiştirmek zorunda kaldım. Yeni okulunun öğretmenini her anne gibi merak ettiğimden araştırayım dedim .İnternete, Banu Tümürözünün adını yazınca karşıma işte bu kitap çıktı. Kitabı gördüğümde İlk dikkatimi çeken şey  adı oldu."Öğretmenim Ama Değilim" bu isimle kitap yazmışsa bir  kişi,  işini severek yapan biridir  diye düşündüm.. Sonunda okula kayıt yaptırdım ve öğretmenizle tanıştım.Kitaptan bahsettiğimde çok daha güzel bir şey öğrendim. Banu Hanım yazdığı kitabın tüm gelirini LÖSEV e bağışlamış. Hemen kitabı aldım ve merakla da okudum. Ücretli öğretmenlik yapan birinin hayatı bu kadar güzel sade anlatılır. 
Bu kitap belki yazarın ilk ve tek kitabı olacak ama asıl önemli olan amacının bir çok kişinin yaralarını sarmak adına koyduğu tuğla sayıdır.Duyarlılığınız ve hassasiyetiniz için Teşekkürler Banu Hanım....


                                    
Lösemi; bir kan hastalığıdır, halk arasında kan kanseri olarak bilinir. Çocukluk çağındaki kanser vakalarının %35'ini lösemiler oluşturur ve birinci sırada yer alır. En çok 2-5 yaşlarındaki çocuklarda görülür. Bu dönem çocuklarda lenf dokusunun en yoğun olduğu dönemdir. Çocuklarda görülen lösemiler hücre cinsine göre; ALL (Akut Lenfoblastik Lösemi) ve AML (Akut Myeloblastik Lösemi) olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Kendi içlerinde de alt sınıflar tanımlanabilir. Türkiye'de her yıl 16 yaşın altında 1200-1500 yeni lösemili çocuk vakası bildirilmektedir.

BELİRTİLERİ: Çocuklarda lösemi hastalığının belirtileri: 
 *Ateş 
 *Halsizlik 
 *İştahsızlık 
 *Kilo kaybı 
 *Nedensiz burun ve cilt altı kanamaları 
 *Kansızlık 
 *Lenf bezlerinde büyüme 
 *Karaciğer-dalak büyümesi
 Ayrıca yayıldığı organlara ait belirtiler olarak baş ağrısı, kusma, karın ağrısı, görme bozuklukları görülebilir. Bu belirtilerle müracaat edilen çocuk hematoloji (kan hastalıkları) uzmanlarınca yapılan muayenede çoğunlukla karaciğer ve dalak büyümesi, lenf bezlerinde genişleme, kanama bulguları tespit edilebilir.

LÖSEMİ TEDAVİSİ
Lösemi, son derece uzun, zor ve pahalı bir tedavi gerektirmektedir. Lösemi hastalarına haftada, ayda bir damardan verilen çok sayıda ilaç ve kemoterapi tedavisiyle 2.5 yıl kadar süren bir tedavi uygulanır. Bu tedavi sonucunda % 70-85 oranında tamamen iyileşme sağlanabilir. Yalnızca % 5 oranındaki vakalarda ve uygun durumlarda kemik iliği nakli yapılabilir. Türkiye'de kemoterapi ve kemik iliği nakli batı ülkeleri standartlarında, başarıyla yapılmaktadır. 

LÖSEMİLİ ÇOCUKLARIN SORUNLARI

Okuldan uzak kalmak, arkadaşları tarafından dışlanmak, sinema, tiyatro gibi sosyal etkinliklere katılamamak, sevdikleri yiyeceklerden uzak durmak, kan bulamamak, maddi yetersizlik ve hastanede çocuklarına refakat etmek isteyen ailelerin iş yerlerinden çok sık izin almaları sonucu işlerine son verilmesi, toplumun bu çocukların iyileşme şansının olmadığını düşünmesi, maske yüzünden hastalığın bulaşıcı olduğunun düşünülmesi Lösemili çocukların en önemli sorunları arasında gelmektedir.

9 Mayıs 2014 Cuma

"Yama" cı Geldi.....

Oğlum büyüyünceye kadar ömrüm galiba eşofman dizlerini  yamamakla geçecek. Son bir yıla kadar 1 yada 2 tane eşofmanın dizi yırtık olurdu, o da benim için dert değil di. Yırtık yerlerinden kesip şort yapardım.Ama şimdi benim için yırtık eşofman görmek, kabus görmekle eş değer....
 İlkokula başladığından itibaren, Güneyin okul pantolanları da dahil bütün eşofmanlarının dizleri yırtıldı. Önceleri düştüğü için yırtıldığını düşünüyordum. Ama bir gün okulda, kolidor da nasıl kaydığını görünce o an orada bayılacaktım. Bügüne kadar salon erkeği (herkes öyle derdi) olan oğlum okula başlayınca olmuş bir canavar:))) Atlamalar, zıplamalar, kaymalar  yüzünden eşofmanların dizlerinin yırtılması gayet doğal..
Evde 10 tane yırtık eşofman altı olunca atmaya kıyamadım, bende oturup hepsinin dizlerine polardan  yama yaptım.Herkesin rahatlıkla yapacağı bir şey ama,  fikir olsun diye yayınlamak istedim. İşleme başlamadan  internette nasıl yama yapmışlar diye  dolaştım.Genelde kızlar için süslü yamalar vardı. Erkek çocuk olunca her şeyi rahatlıkla yama olarak kullanamıyorsunuz, bende klasik yamalama yöntemini kullandım.Sağlam naylon iple bazılarını çarpı işi, bazılarını düz dikiş yaparak elimde diktim.






12 Mart 2014 Çarşamba

Üzgünüm Berkin :((

Kim dediyse güzel demiş "çocuklar anonimdir" üstü açık uyuyorsa örtülür, düştüyse kaldırılır, ağlıyorsa başı okşanır, kucaklanır, hele bir de öldürüldüyse işte o zaman hesabı sorulur, bunun için de öz  annesi babası olmana gerek yok ,diye...
 Evet çocuklar hepimizindir. Annesi babası daha çok  ilgileniyor olabilir ama bir çocuğun başına hak etmediği bir şey gelirse işte o zaman bu çocuk o annenin o babanın olmaz hepimizin olur. Çocuk dediğin; gülmeli oynamalı, koşmalı, beyaz kefen giyip kara toprağın altına girmemeli. 
Çocuklar bunları hak etmiyorlar, çünki onlar sizin  savaşınızı  bilmiyorlar. Nedir bu acımasızlığın sebebi,neyin kavgası bu, kavganızı gidin  kendi çöplüğünüzde yapın, bu kavganıza da çocuk kanı bulaştırmayın.
             
                        Rahat bırakın geleceğin umutlarını,Rahat bırakın Berkin ve Berkin gibilerini....
                        Ölümü haketmiyorsun Berkin, seni ve senin gibileri unutmayacağız.....




6 Mart 2014 Perşembe

Biraz da Benden Bahsedeyim

Herkesin bildiği gibi 14 Mart Tıp Bayramı olarak kutlanır.İlimizde de 2 yıldır geniş kapsamlı olarak sadece sağlık çalışanlarının  katıldığı etkinlikler ve turnuvalar düzenlenmektedir.
Geçen yıl maçların başlamasına 1 ay kala, Halk Sağlığı Müdürlüğünde çalışan bayan arkadaşlarla birlikte bir voleybol takımı kurduk . 5 takım arasında kıran kırana geçen maçlar sonrasında 25/26 skorla birinciliği kaçırdık ve ikinci olduk.  Bu yıl da hedefimiz tabi ki birinci olmak .Takımımızın yaş ortalamasına gelirsek veteranlara çok yakın dersek daha doğru olur.(35 üstü) Takımda bugüne kadar topa elini vurmamış arkadaşlarımız var ama takım ruhu her şeyin üstesinden geliyor.Kararlıyız biz bu yıl kazanacağız....
Maçlarımız Nisan başı yapılacak ve biz tam gaz mesai araları çalışmalarımızı sürdürüyoruz.Sonucu maçlar bittiğinde paylaşacam.
Ayrıca ; 2005 yılında başladığım, 2007 de Güneye hamile kalınca bırakmak zorunda kaldığım  Kort Tenisine geri döndüm ve 1 ay çalıştıktan sonra Tenis Turnuvasına katılmaya karar verdim. Rakibim hiç yabancı değildi. 1 ay boyunca birlikte tenis çalıştığım arkadaşım Nevruz du. Buna şans mı desem, şanssızlık mı  bilemedim. Maçın sonucunu merak ederseniz; 9 a 5 yenildim. Ama final  tadında seyircilere maç izletmiş olduk. Aslında maçı kaybettim ve turnuvadan tek maçla elendim. Fakat kendimle olan  maçımı kazanmış oldum. Bu kadar uzun bir aradan sonra güzel bir oyun çıkarmak benim için büyük bir kazançtı. Arkası devam edecek ....










Dostluk Kazandı

3 Mart 2014 Pazartesi

"Pasta and Pasta" blogerinin yeni Headeri

Blog headerlarını tasarlamak benim için yeni bir uğraş....Header tasarlamak bana dikiş dikmek ,el işi yapmak kadar zevk veriyor.
Ayrıca bilgisayar la bir şeyler tasarlamanın da bu kadar zevkli olacağı hiç aklıma gelmemişti.Bu iş beni o kadar mutlu ediyor ki , daha iyisini yapmak adına  grafik tasarımı konusunda eğitim almayı  bile düşünür oldum. Deneme yanılmayla bu tasarımlar çıkıyorsa, bu işin  eğitimini  alırsam kendim için, bana  daha çok zevk veren bir iş yapmış olurum.

 Yaptığım headerları beğenen ve blogunun  temasına uygun  olsaydı, hemen kullanacağını söyleyen  http://emreylehayat.blogspot.com.tr adresinde ki bloger arkadaşımın, yeni blogu için; temasına uygun yeni bir header tasarladım Merak eden varsa http://ilknurolmez.blogspot.com.tr adresini ziyaret edebilir. 
                                                               Pastalar çok güzel gözüküyor....

25 Şubat 2014 Salı

Yeni Uğraşım; Blog Headerları

2011 yılından itibaren blogerim.Elimden geldiğince blogumu güncellemeye çalışıyorum ama bu konuda da çok başarılı olduğum söylenemez. Dikiş dikmeyi ,el işlerini kısaca üretmeyi çok severim.Yapmak istediğim aklımda o kadar çok proje var ki maalesef bir türlü hayata geçiremiyorum.Bunun bir çok nedenleri var tabii en önemlisi de oğlumun ilkokula başlaması. Okulların kapanmasına  daha 4 ay var ama  biz yeni yeni  okula giden çocuğun  anne ve  babası  olmaya alıştık ....
Artık  kendim için bir şeyler yapma vakti geldi ve doğumlar nedeniyle bırakmak zorunda kaldığım tenise geri döndüm. Şimdilik hafta da bir gitmeme rağmen beni çok mutlu ediyor.Akşamları da çocuklar uyuduktan sonra; başlangıçta blogumu yenilemek adına yaptığım ve daha sonra tasarlamaktan zevk aldığım, kendi yaptığım  blog headerlarım var.Bunları yaparken çok mutlu oluyorum hem bilgisayarda vakit geçiriyorum hemde yeni yeni şeyler öğreniyorum.Şimdiye kadar yaptığım 5 tane header var .Çok profesyonel olmasa da bunları yapmakta bana zevk veriyor.Kendi bloguma yaptığım headeri beğenen arkadaşımın bloguna ona özgü  bir header tasarladım
Merak edenler http://sevdadanyazilar.blogspot.com.tr/ adresinden bakabilirler. 

Bunlarda benim can sıkıntısından akşamları yaptığım diğer headerler. Kullanmak isteyenler için bloguma üye olmanız ve headeri kullanmaya başladığınıza dair bloguma  yorum bırakmanız yeterli . 
 Headerlarımm.....






20 Şubat 2014 Perşembe

Cennetin Rengi


Cennetin Rengi 

Benim için bir solukta okunacak kitaplar arasında yer almayı başardı. Konusuna gelince; aslında benim gibi çocuklarına kızdığı zaman vicdan azabı çekenlerdenseniz; okurken göz yaşlarınızı tutamayacağınızı şimdiden belirtmek isterim. Kitabın başında gerçekten insanın içi acıyor,kendimi kitapta yaşananların kimsenin başına gelmemesi için  dua ederken buldum.Bir kitabın etkisinde kalıpta manevi duygularımın en üst seviyeye çıkacağını hiç tahmin etmezdim. Her şeyin çok güzel giderken bir gün tamamen alt üst olması bir annenin yaşama sevincinin yok olması ne demek çok güzel anlatmış.  Ama sonunda......
Sonunu da merak ediyorsanız eğer;  okumanızı tavsiye ediyorum ......  

Not: bu kitabı okuyup ta beğenenler için devamı varmış. 
Bu bilgiyi de http://pudratozu.blogspot.com.tr adresde ki blog arkadaşımdan öğrendim.




3 Şubat 2014 Pazartesi

Bögürtlen Kışı

Canım Danielım,Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum."Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Danielı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Danielın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Verayla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.(Tanıtım Bülteninden)


        Kitap okumayı severim ama kitaplar benimse, kapağını ilk ben açmışsam  ve okuduğum kitap  beni içine almışsa,  okumaktan  daha fazla haz alırım. İşte "Böğürtlen Kışı" da tadını damağımda bırakan  kitaplardan biri. 325 sayfa ve ben iki çocukla bu kitabı 1 günde, bir solukta bitirdim. 
        Kitap hakkında benim için  ilginç olan şey konusu hakkında hiç bir bilgim yokken  tesadüfen o gün içinde yaşadığım duygularımın aynısını ifade etmesi.Neden derseniz; İstanbul'a  annemin ölümünün 1. yılı olması nedeniyle mezarını ziyarete gittim ve Yalova'ya  dönüşte  annemi kaybetmenin acısı, özlemi, yalnızlığım hiç aklımdan çıkmadı.Yolculuk sırasında can sıkıntısını gidermek adına Feribot saatini beklerken,marketten sadece kitabın kapağının  üzerinde yazan "Kalbinizin derinliklerine işlenen acıyı,tek kelimeyle nasıl dile getirirdiniz?"sözü yüzünden bu kitabı aldım. Tabi can sıkıntısı ve koşuşturmaca nedeniyle kitabı feribotta okuyamadım....Ancak 20 gün sonra kitabı elime alabildim ve bir solukta bitirdim. 
        Kitabın dili çok akıcı, konusunu derseniz;  hem bir anne olarak, hemde  annesini yeni kaybeden biri olarak çok etkileyici.. Kitabın sonunda göz yaşlarımı tutamadım ve çok duygulandım.
     Uzun zamandır yüreğime dokunan böyle bir kitap okumamıştım. Okuyan herkesin de yüreğine dokunacağını düşünüyorum ve okumanızı tavsiye ediyorum. 
     Hatta daha da ileri giderek bu kitabın konusunun güzel bir film senaryosuna dönüşebileceğini düşünüyorum...



11 Ocak 2014 Cumartesi

Hiç Aklımda Yoktu

Evet hiç aklımda yokken bu akşam dolabımı toplayayım ve fazlalıkları kaldırayım dedim. Amacıma da ulaştım tabi .1 haftalık düzgün bir dolabım var artık. 
Her sabah  işe gitmeden önce ne giysem  diye dolabın karşısına geçmiş düşünürken günün ilk huzursuz Aras sendromu başlar  ve elime ilk  ne geçerse onu  giyerim. İşte her  sabah yaşadığım huzursuz Aras sendromu:( yüzünden dolabın ne halde olduğunu pek farketmem.  Arasın yanına gitmek için çok hızlı hareket ettiğimden arkamda nasıl bir dağınıklık bıraktığımın farkına bile varmam .Ama gün içinde dolabımın hali aklıma geldiğinde de çok rahatsız olurum. Bugün bu sorunumu çözmek için dolabıma biraz detoks uyguladım .Fazlalıkları da baza altına  kaldırıken, hurçların içinden 36 beden abiye bir  elbise gözüme çarptı. İnsanlar anılarını atmazlarmış, benim için bu elbisenin anısı büyük olduğundan saklamışım Neden derseniz bu elbise benim 2004 yılında kara kafa dikiş makinamın olduğu zamanlarda,  kendi düğün yemeğim de giymek için amatörce,yardımsız diktiğim ilk abiye elbise. Neden o zamanlar böyle bir zahmete girdiğimi hatırlamıyorum ama bu elbise sayesinde bir çok kişiden güzel övgüler aldığımı hatırlıyorum.(Bu arada evliliğimiz onuncu yılına girmiş, ) Galiba bu övgülerin sayesinde olsa gerek elden çıkarmamışım,Elbiseyi aldım ütüledim ve benim SAFİNAZ' a giydirip resmini çekeyim dedim ama unuttuğum birşey var tabi SAFİNAZ 38 beden olduğu için elbisenin  fermuarı kapanmadı.Bende fermuarı kamufle ederek resimlerini çektim.
O zamanlar bu tarz elbiseler modaydı ve başka elbiselerden de esinlenerek ortaya böyle bir elbise çıktı.
Elbisenin akibetini merak edenler için  katlanacak ve bulduğum yerde saklanmaya devam edecek. 
Nerden nereye....:)


 

6 Ocak 2014 Pazartesi

Karabulut Ailesinin Anayasası:))

Bilindiği gibi her ülkenin kendine göre olmassa olmaz  kanunları vardır. İnsanlar bu kurallara uyarak  toplumun huzur ve refahını sağlarlar. Bizimde Güney ilkokula başladığından beri evde ne huzur ne refah hiç bir şey kalmadı. Her gün yeni  yeni sorunlarla uğraşmaktan, evin içinde deli gibi bağıran bir kadın olup çıktım. Konuştum olmadı, kızdım olmadı, ceza verdim olmadı,  ödülendirdim olmadı, gibi gibi...Sordum, soruşturdum aldığım cevaplar beni hiç tatmin etmedi. Çaresizlik bu olsa gerek :(       En büyük sorunum tabi ki oğlumun ilkokula başlaması ile değişen davranışları.. Bugüne kadar salon erkeği bir oğlum varken şimdi serseri, çeteci, dövüşcü, ağzı pis bir oğlum var. İlk okulda bunları öğrenecekse  hiç okula gitmesin daha iyi diye düşünür oldum. Tamam kabul; ilkokul çocukları değiştirir ama ben bu değişikliğin bu kadar beni üzeceğini tahmin etmemiştim. Bu davranışların aynısını Aras yapsaydı bu kadar yadırgamazdım çünki çocuğun doğasında  var zaten, ama Güneyden asla....
Bir gün aslında Güney  sorunumun çözümünü bana kendisi söyledi. Asıl sorun aslında bizim evde kuralların olmaması imiş. Oğlum bana bizim evde kural yok dedi. Bunun üzerinde bende  Karabulut Ailesinin Anayasasını oluşturdum. Neden Kurallar değil de Anayasa derseniz ; 5 yaşındayken  Kreş öğretmeni (Nilüfer Öğretmenimiz)  okulda Sınıf Anayasasını çocuklarla birlikte oluşturduklarını ve bütün çocukların bu Anayasaya uyduklarını söylemişti.  Etkili olur diyerek bende kuralların adını Karabulut Anayasası olarak değiştirdim. Tabi bu kurallara hepimizin uyacağını söyledim ama kuralların hepsi Güney üzerine yazıldı. Anayasamız oluşturalı 1 hafta oldu ve Güneyde  büyük değişiklikler meydana geldi. Nasıl derseniz; Ödevini kendi yapmaya gayret gösteriyor, dişlerini fırçalıyor, kardeşi ile kavga etmiyor, kurallara itiraz etmiyor, kötü söz söylemiyor gibi gibi...Tabi bu kurallara uymanın ödülü ise 1 ay sonunda en az 20 gülen yüz alırsa  istediği bir oyuncağı yada istediği neyse alacak olmamız.....
Anayasamızı merak edenler için ....

KARABULUT AİLESİNİN ANAYASASI
ZORUNLU OLARAK UYULMASI GEREKEN GENEL KURALLAR




1 Sabah uyanınca ,tuvaletten sonra el yüz yıkanacak      
2 Her yemekten önce ve sonra  eller yıkanacak  sonra dişler fırçalanacak      
3 Yemekler sorun çıkartılmadan yemek masasında yenecek      
4 Yemek ayrımı yapılmadan o gün ne yemek varsa yenecek      
5 Kardeşler arasında oyuncak kavgası yapılmayacak,vurulmayacak      
6 Büyüklere ve küçüklere karşı kötü söz söylenmeyecek, vurulmayacak      
7 Televizyon anne ve babanın kontrolünde seyredilecek Özellikle saat 20:00 den sonra asla çizgi film açılmayacak.Bunun için ağlanmayacak.      
8 Anne ve babaya karşı istediğini elde edebilmek için ağlanmayacak.Kötü söz söylenmeyecek      
9 Uyku saatimi 21:30 olarak belirlenmiş olup uyku saati gelince dişler fırçalanarak uyumaya gidilecek      
10 Terbiyeli ve efendi bir çocuk olunacak. Aksi olunduğunda anne ve baba düşünme verecek      
  OKUL KURALLARI      
1 Okuldan gelindiği zaman eller yıkanacak,okul kıyafetleri çıkarılıp odanıza bırakılacak      
2 Okuldan gelince 1 saat dinlenilecek.Anne veya baba eve gelene kadar ödev yapılacak ve anne/baba  eve geldiğinde ödevi kontrol edecek, eğer ödev yanlış yada güzel olmamışsa itiraz edilmeden ödev tekrar yapılacak      
3 Öğretmenin okulda vermiş olduğu ödevler itiraz edilmeden öğretmenin istediği kadar okunacak.      
4 Okul defteri kitabı kalemi gibi eşyalara okulda ve evde sahip çıkılacak Okul çantası  ödev bittikten sonra toplanacak.      
5 Kalem kutusunda bulunan kurşun kalem, boya kalemleri, silgi kalemtraş makas, yapıştırıcı, artık kaybolmayacak .(Anne son kez boya kalemi alacak eğer kalemler kaybolursa bir daha almayacak)      
6 Okulda tenefüse çıkarken kalemleri kalem kutusuna konulacak.(Anne bunun takibini eksik kalemlerden anlayacak )      
7 Deftere yazı yazarken özenerek yazılcak anne beğenmediği yazıyı silip tekrar yazdıracak      
8 Okulda kantiden uzun şeker alınmayacak sağlığa zararlı şeker, vb şeyler yenmeyecek.      
9 Okulda yenmesi için çantaya konulan meyve , kek vb.  yenecek       
10 Salonda en çok sevdiğiniz 3 oyuncak olacak ve oyuncaklarla sadece  odanızda oynanacak. (Anne /baba dağınık gördüğü zaman oyuncaklarınızı sormadan çöpe atabilir.)       
11 Okulda arkadaşlarına kötü davranılmayacak dövülmeyecek kötü söz söylenmeyecek eğer vuran kötü söz söyleyen olursa öğretmenine mutlaka söylenecek
     
NOT: Yukarıdaki kurallar evde bulunan kişiler için geçerlidir. Yani Bu kurallara Güney,Aras,Anne, Baba da uymak zorundadır. 1 ay boyunca 20  gülen  yüz alan çocuk anne ve babası tarafından ödüllendirilecektir. Ödülün ne olduğuna anne ve baba karar verecek.(ödül çocuğun en çok istediği bir şey olabilir) Ağlayan yüz fazla ise çocuğa 1 ay boyunca istediği oyuncak,  çukolata, vb.  alınmayacak.
     

Hürriyet

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...