25 Şubat 2014 Salı

Yeni Uğraşım; Blog Headerları

2011 yılından itibaren blogerim.Elimden geldiğince blogumu güncellemeye çalışıyorum ama bu konuda da çok başarılı olduğum söylenemez. Dikiş dikmeyi ,el işlerini kısaca üretmeyi çok severim.Yapmak istediğim aklımda o kadar çok proje var ki maalesef bir türlü hayata geçiremiyorum.Bunun bir çok nedenleri var tabii en önemlisi de oğlumun ilkokula başlaması. Okulların kapanmasına  daha 4 ay var ama  biz yeni yeni  okula giden çocuğun  anne ve  babası  olmaya alıştık ....
Artık  kendim için bir şeyler yapma vakti geldi ve doğumlar nedeniyle bırakmak zorunda kaldığım tenise geri döndüm. Şimdilik hafta da bir gitmeme rağmen beni çok mutlu ediyor.Akşamları da çocuklar uyuduktan sonra; başlangıçta blogumu yenilemek adına yaptığım ve daha sonra tasarlamaktan zevk aldığım, kendi yaptığım  blog headerlarım var.Bunları yaparken çok mutlu oluyorum hem bilgisayarda vakit geçiriyorum hemde yeni yeni şeyler öğreniyorum.Şimdiye kadar yaptığım 5 tane header var .Çok profesyonel olmasa da bunları yapmakta bana zevk veriyor.Kendi bloguma yaptığım headeri beğenen arkadaşımın bloguna ona özgü  bir header tasarladım
Merak edenler http://sevdadanyazilar.blogspot.com.tr/ adresinden bakabilirler. 

Bunlarda benim can sıkıntısından akşamları yaptığım diğer headerler. Kullanmak isteyenler için bloguma üye olmanız ve headeri kullanmaya başladığınıza dair bloguma  yorum bırakmanız yeterli . 
 Headerlarımm.....






20 Şubat 2014 Perşembe

Cennetin Rengi


Cennetin Rengi 

Benim için bir solukta okunacak kitaplar arasında yer almayı başardı. Konusuna gelince; aslında benim gibi çocuklarına kızdığı zaman vicdan azabı çekenlerdenseniz; okurken göz yaşlarınızı tutamayacağınızı şimdiden belirtmek isterim. Kitabın başında gerçekten insanın içi acıyor,kendimi kitapta yaşananların kimsenin başına gelmemesi için  dua ederken buldum.Bir kitabın etkisinde kalıpta manevi duygularımın en üst seviyeye çıkacağını hiç tahmin etmezdim. Her şeyin çok güzel giderken bir gün tamamen alt üst olması bir annenin yaşama sevincinin yok olması ne demek çok güzel anlatmış.  Ama sonunda......
Sonunu da merak ediyorsanız eğer;  okumanızı tavsiye ediyorum ......  

Not: bu kitabı okuyup ta beğenenler için devamı varmış. 
Bu bilgiyi de http://pudratozu.blogspot.com.tr adresde ki blog arkadaşımdan öğrendim.




3 Şubat 2014 Pazartesi

Bögürtlen Kışı

Canım Danielım,Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum."Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Danielı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Danielın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı.Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Verayla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.(Tanıtım Bülteninden)


        Kitap okumayı severim ama kitaplar benimse, kapağını ilk ben açmışsam  ve okuduğum kitap  beni içine almışsa,  okumaktan  daha fazla haz alırım. İşte "Böğürtlen Kışı" da tadını damağımda bırakan  kitaplardan biri. 325 sayfa ve ben iki çocukla bu kitabı 1 günde, bir solukta bitirdim. 
        Kitap hakkında benim için  ilginç olan şey konusu hakkında hiç bir bilgim yokken  tesadüfen o gün içinde yaşadığım duygularımın aynısını ifade etmesi.Neden derseniz; İstanbul'a  annemin ölümünün 1. yılı olması nedeniyle mezarını ziyarete gittim ve Yalova'ya  dönüşte  annemi kaybetmenin acısı, özlemi, yalnızlığım hiç aklımdan çıkmadı.Yolculuk sırasında can sıkıntısını gidermek adına Feribot saatini beklerken,marketten sadece kitabın kapağının  üzerinde yazan "Kalbinizin derinliklerine işlenen acıyı,tek kelimeyle nasıl dile getirirdiniz?"sözü yüzünden bu kitabı aldım. Tabi can sıkıntısı ve koşuşturmaca nedeniyle kitabı feribotta okuyamadım....Ancak 20 gün sonra kitabı elime alabildim ve bir solukta bitirdim. 
        Kitabın dili çok akıcı, konusunu derseniz;  hem bir anne olarak, hemde  annesini yeni kaybeden biri olarak çok etkileyici.. Kitabın sonunda göz yaşlarımı tutamadım ve çok duygulandım.
     Uzun zamandır yüreğime dokunan böyle bir kitap okumamıştım. Okuyan herkesin de yüreğine dokunacağını düşünüyorum ve okumanızı tavsiye ediyorum. 
     Hatta daha da ileri giderek bu kitabın konusunun güzel bir film senaryosuna dönüşebileceğini düşünüyorum...



Hürriyet

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...