30 Eylül 2015 Çarşamba

Bugün günlerden "ELFİDA"

 Nedendir bilmiyorum ama dilimde bugünlerde ELFİDA şarkısı takıldı. Şarkının sözleri  içime işledi. Bugüne kadar şarkının sözlerini anlam katarak dinlememiştim.Anlık bir şey olsa gerek, insanların devamlı yaptıkları şeylerin  farklı bir tarafını görmeleri.
Elfida nın anlamını bilmiyordum; hatta şarkının sözlerinin nasıl yazıldığını da. İnternette araştırdığımda Haluk Levent'in bu şarkıyı Kanserli bir çocuk için yazdığını öğrendim.En sevdiklerini bu hastalığa teslim etmek ne demektir çok iyi bilirim, o yüzden kanser denildiğinde içimde kocaman yaşanmışlıklar, acılar, çaresizlikler büyür. Hele bu hastalık küçük bir çocuğun yaşama hakkını elinden alacaksa, işte o zaman içimde tarif edilemez bir boşluk olur. Boşluğun tarifini asla yapamam. Çünki tarifi yok.Bu ne bir acıya, ne bir üzüntüye benziyor.Adı üstünde boşluk....

Elfida kim derseniz; Haluk Levnet'in tedavisini üstlendiği 16 çocuktan bir tanesi. "Elfida"  9 yaşında bir kız çocuğu. Kanser tedavisi görüyor. Haluk Leventte bu şarkının sözlerini bu kız çocuğu için yazmış.Şarkıyı Elfidaya dinletmek istemiş fakat Elfida'nın küçük bedeni bu hastalığa dayanamadığı için bu gerçekleşmemiş.
Elfida'nın anlamı da; feda etmeyi bilmek , gözden çıkarmak anlamında; bazen çekip gitmeyi bilmek sevdiğini yitirme acısıyla ayakta kalabilmek ....
İnternette araştırıken  Milliyetin Blog sayfasında  Elfida ile ilgili  bir yazı ile karşılaştım, okuduğumda içime işledi ve  hikayeden sonra da şarkının sözleri daha da içimi açıttı.
Esmerdi, narindi, yaşı ufacıktı, ismim ile ismi benzeşiyordu. cerrahpaşa hastanesi ağrı merkezinde arkadaşımın annesini ziyaret ettiğim sırada annesinin ona seslenmesini duyunca bana seslendi sanarak gayri ihtiyari dönüp baktığımda gördüm onu. Tam karşı yatakta yatıyordu, içim cız etti. Aldığım nefesten, alabileceğim nefeslerden utandım. Gözlerim doluverdi kendimi tuttum. Gülümsedim, "benim de adım seninki gibi" dedim. Gülümsedi, elindeki telefonu gösterdi :
_ "haluk abim aldı" dedi. "Bana şarkı yazdı , klibinde beni oynatacak" dedi. "Ama oynamak istemediğimi söyledim" dedi. "Biliyorum yapamam" dedi, burkularak...”
_"Yaparsın niye yapamayasın ki" dedim, cevap vermedi, sustu. Suskunluğu içimi dağladı. Söylenmemiş ama binlerce kelime içeren bir suskunluktu. "Gene gel" dedi. "Haluk abim hep geliyor" dedi.
_Eve dönerken hep aklımda idi. Sonrasında bir daha hiç gidemedim oraya. Teyzemiz de eve döndü. 1-2 ay sonra teyzemizi kaybettik. Sonra arkadaşımdan öğrendim ki "Elfida" da 2 ay öncesinden gitmiş yanına, orda buluşacaklar." İçime akıttığım yaşlarımı tutamadım bu sefer... Her dinlediğimde ağlatan, o kara gözleri hatırlatan...
Haluk Leventin bu şarkısını Hozan Beşir kırık türkçesi ile çok güzel yorumlamış.



8 Eylül 2015 Salı

Eğribük Koyu/Silifke

Silifke/Eğribük koyu ; Mersine yaklaşık 1 saat 15 dk uzaklıkta Antalyayı aratmayacak çok güzel bir yer . Kumu sevmeyen bir karadenizli olarak bugüne kadar Mersin de girdiğim en güzel deniz ve doğa.

Eğer tatil anlayışınızda sakinlik doğal güzellik temiz bir deniz istiyorsanız doğru adres Silifke/ Eğribük Koyu  derim. Mersinde yaşayanlar için günü birlik gidilebilecek bir yer. Başta biraz uzak gelebilir ama koya ilk adım attığınızda karşınıza çıkan manzara tüm yorgunluğunuzu bir anda silmeye yetiyor. Sahil yaklaşık 2 km boyunda çakıl taşları mevcut.Koyun iki yanı kocaman kayalık dağlarla  çevrili. Ortada küçücük (Güvercin ada) bir ada . Antik kalıntıları da bulunan ,Yüzme bilen ve bilmeyenler için ideal bir yer. Aslında fazla keşfedilmiş sayılmaz.

Koyun etrafında tesis falan yok,  sit alanı. Gelen turistlerin ihtiyaçlarını karşılamak için  doğal şartlarda yapılmış arazi sahibinin işlettiği bir tesis var. Yanınızda yiyecek bir şey almadıysanız eğer, orada ne varsa onu yemek zorundasınız, tercih hakkınız yok  zaten.

Kamp yapmayı sevenler için çok uygun, her yer doğal ortam.  Tuvalet yok, duş yok. Sadece işyeri sahibinin kendi yaptığı, duş ile  1 tl karşılığı tuzlu su dan  kurtulmuş oluyorsunuz.

Koya giderken şemsiyenizi plaj sandalyelerinizi yiyeceklerinizi ve suyunuzu götürürseniz daha konforlu ve zevkli bir tatil yapmış olursunuz. Malum çocukların istekleri hiç bitmez.
Deniz içinde şnoker ve paletlerinizi de yanınıza almayı unutmayın . Deniz o kadar berrak ki balıklarla birlikte yüzüyorsunuz. Ne çok kalabalık ne çok ıssız sakin . Her gün tekne turları 15 dk uğrayıp koyun hareketlenmesini sağlıyor. 










 


 








21 Nisan 2015 Salı

İçerideki Çocuklara Anaokulu


İçerdeki Çocuklara” Anaokulu

Anneleri cezaevinde olduğu için, parmaklıklar arasında yaşamak zorunda kalan 0-6 yaş arası cezaevi çocuklarının oyun ve eğitim imkanlarının iyileştirilmesi için “İçerde çocuk var” adıyla bir sosyal proje başlatıldı.
Projeyle Türkiye genelindeki 7  kadın ceza infaz kurumundaki anaokullarının iyileştirilmesi amaçlanıyor. Projenin ilk adımı Adalet Bakanlığı’nın izni ve işbirliğiyle İstanbul Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu’nda atıldı.

Çeşitli meslek gruplarından 24 duyarlı vatandaşın gönüllü olarak  yola çıkıp, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı ile bir araya gelerek başlattığı İçerde Çocuk Var adlı projenin amacı,  cezaevlerinde, annelerinin hem yatağını hem de  kaderini paylaşan miniklerin hayatına dokunarak geleceklerine katkıda bulunmak. Proje,cezaevi çocuklarına öğrenebilecekleri, eğlenebilecekleri eksiksiz bir anaokulu ortamı oluşturmak, yeşil alanlar yaratarak doğayla tanışmalarını sağlamak, gelişimlerine uygun yemek hazırlanabilecek mutfak inşa etmek ve dış mekan oyun alanı kurarak cezaevi içinde özgür bir yaşam alanı yaratmayı hedefliyor.

İstanbul Bakırköy Cezaevi’nde başlayacak proje kapsamında, mahkum annelerinin kaderini yaşamak zorunda kalan cezaevlerinin masum çocukları için kaynak bulmak amacıyla çeşitli etkinlikler ve kampanyalar yapılacak. Ayrıca, İstanbul Valiliği’nin izniyle alınan 4528’e gönderilecek SMS’ler ve banka hesap numarasına yapılacak bağışlarla kampanyaya gelir sağlanacak. Böylece, mevcut anaokullarının  iyileştirilmesi ve anaokulu bulunmayan kadın cezaevlerinde de yeni ana okullarının yapılmasında kullanılacak. Hedeflenen anaokullarının çocuklara kazandırılmasından sonra ise proje,  cezaevi çocuklarının dışarıdaki yaşıtları ile eşdeğer eğitim şansına sahip olmalarını sağlamak ve cezaevi yaşam koşullarının iyileştirilmesi için devam edecek. 

İlk adım İstanbul’ da
Türkiye’deki 7 tane kadın ceza infaz kurumunda yaklaşık 5 bin kadın mahkum var. Bunlardan 370 Kadın mahkum, 0-6 yaş arası çocuklarını kendi yatağında yatırarak cezaevinde büyütüyor. Örneğin, İstanbul Bakırköy Kadın Cezaevi’nde mahkum anneleriyle cezaevinde yaşayan 0-6 yaş arası 53 çocuk var. Bakırköy Cezaevi’ndeki çocukların bir kreşi var ancak bu kreşin de iyileştirilmesi, eğitici oyuncak ve kitaplarla yeniden elden geçirilmesi gerekiyor. Projenin ilk adımı da Adalet Bakanlığı’nın izni ve işbirliğiyle Bakırköy Cezaevi’nde atılacak.

Oyuncak ve oyun arkadaşları yok
Cezaevinde doğan ya da annelerinin kucağında parmaklıklar arkasına gelen, cezaevlerinin masum çocukları, hayatlarının en önemli evrelerini yaşıtlarının sahip olduğu birçok şeyden yoksun, olumsuz koşullarda geçiriyor. Oyun oynama ve eğitim almaları gereken zamanlarını annelerinin koğuşunda, çeşitli suçlardan mahkum, yetişkin kadın koğuş arkadaşlarıyla geçiren çocukların, bu süreçte yaşadıkları deneyim, hayatlarının sonraki dönemlerini özellikle ergenlik ve gençlik yıllarını ne yazık ki derinden etkiliyor. Koğuşlar kalabalık olmasın diye her koğuşa sadece bir çocuğun konulduğu cezaevi çocuklarının oyuncak ve kendi yaşıtı oyun arkadaşları yok.

“İçerde Çocuk Var” projesi ilk adım İstanbul’da Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu’nda atıldı. Tüm mimari ve inşaat hazırlıkları tamamlanan anaokulunun çok yakın bir zamanda tamamlanması hedefleniyor. Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu tamamlandıktan sonra Türkiye’de bulunan diğer Kadın cezaevlerine de anaokulu kazandırılacak. Böylece proje ile cezaevi çocukları,  kreş, oyuncak ve oyun arkadaşlarına kavuşacaklar.

Proje ile ilgili detaylı bilgiye www.icerdecocukvar.com sitesinden ulaşabilirsiniz.
























Bağış için;
COCUK yazıp 4528’ e SMS gönderilebilir.
Banka bağışı için; Vakıfbank Kadıköy Şubesi, Şube kodu 012 Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı (TL)
TR 94 0001 5001 5800 7303 0490 01

Bilgi : Arife Avcu Çallıoğlu
İletişim Ofisi Halkla İlişkiler Ajansı
 arife.avcu@iletisimofisi.com / 0212 324 80 17

TCYOV 

5 Nisan 2015 Pazar

MANDALA


Mandala;
Nedir bu acaba diye, çok  soran olduğunu biliyorum. Çünki bende bir  ay öncesine kadar mandalanın ne olduğunu bilmiyordum. Çocukluğumdan beri değişik şeylerle uğraşmayı severim.Bir gün internette dolaşırken  şekillerin, çizgilerin  bir araya gelerek oluşturduğu çok güzel bir bütün ilgimi çekti. Araştırırken adının Mandala olduğunu öğrendim.
Öncelikle internette  nasıl yaptıklarını gösteren videoları seyrettim ve küçük küçük denemeler yaptım. Ama bir şeylerin eksik olduğunu ve kafamda tam olarak oturmadığını farkettim. Bunu bir bilenden öğrenmenin daha doğru olduğunu düşündüm ve www.narkendinol.com adresindeki siteyi buldum. Atölyenin kurucularından Öznur Hanımla iletişime geçtim ve mandala atölyesinin koşullarını öğrendim. Mandala çizmek sadece kalem kağıt ve sizin ruhunuzdan ibaret . Herkesin rahatlıkla yapabileceği ve kendiyle baş başa kalabildiği, duygularını yansıtabildiği bir alan.Bizde;
  
Mandala sırası bizde dedik ve ;
Hafta sonu Nesrin ve Bilgeyle birlikte Mandala atölyesine gittik,tabi yanımızda küçük bir Misafirimiz Arda da vardı. Aslında ona  küçük demek doğru değil olaya hakimiyeti katılımı bizi çok etkiledi.   Mandalanın en çok kullandığı lotus çiçeğinin ne anlamı olduğunu bile bildi ve Lotusun  kendi kendini temizleyen bir bitki olduğunu da Arda dan öğrendik.Ayrıca Arda çocuklar için birlikte güzel vakit geçirebilecek bir ortam olduğunu da  bize gösterdi.Tabi bunları bizlere hissettiren Öznur Hanım ve Eşi ni unutmamak gerek. Merak edip bir gün gitmeye kalkarsanız; samimi ve sevecen ortamı yaratan bu güzel çifti sizlerde tanımış olursunuz.
Teşekkürler, Öznur Hanım ve Taner Bey sayenizde güzel bir gün geçirdik arkadaşlarımla beraber...














Bizi Şarıstan Muhteşem Çocuk


Mandala;
Hayatımızın sürekli koşturmalı ve stresli temposu mandala çizerken yavaşlar ve  çizim sürecinde içsel yolculuğumuzun dışa vurumunu kağıt üzerine yansıtırız. 
Mandalalar bulundukları alandaki negatif enerjileri temizler. Bu sayede niyet ettiğimiz tüm güzellikleri hayatımıza çekmek için kullanılan tılsımlı çizimler haline dönüşürler.

Hint kökenli dinlerde hayat çemberi anlamına gelir. Merkezi noktası olan alanın doğduğumuz yer olduğuna inanılır.“Manda” Enerji/Öz, “La” Kap, Mandala’ya özetle; Enerjiyi tutan, saklayan kap diyebiliriz. Sanskritçe kökenli bir sözcüktür. Dolayısıyla tüm mandala desenleri dairesel bir form içindedir. Daire, bütünlüğü simgeler. Bir ucu sonsuza, diğeri de bedenimiz ve aklımıza kadar uzanırMandalalar daima gelişebilir ve büyütülebilirdir.  Mandalalar sonsuzluğa giden bir yol haritasıdır.
 Evren, dünya, güneş, ay, çiçekler, vücut hatlarımız yuvarlaktır. Örneğin göz bebeklerimizin yuvarlak olmasının nedeni, görüş alanımızın genişlemesi içindir. Mandalalar hayatımızın gelişen süreçlerini simgeler. İçten dışa doğru yuvarlak olarak büyümesi, kendimizi, hayatımızı, yaşadığımız dünyayı değiştirme potansiyelimizin de büyümesi anlamına gelir.Mandala çizmek derin konsantrasyonla yapıldığı için zihni dinginleştirir ve iç huzuru artırır. 


Bunlarda bizim yaptıgımız Mandalalar;
Bilgenin Mandalası

Nesrinin Mandalası

Zekiye'nin Mandalası

Doğa Bilimcisi Arda 'nın Mandalası





22 Mart 2015 Pazar

"Ebru " Yaptık...

Hafta sonu Güney ve Aras la beraber "Ebru" yaptık. Yıllardır bir türlü deneme fırsatım olmamıştı.Kartopu oyun evinin ( http://www.kartopuegitim.com/) daveti üzerine merakımı yenmiş oldum. Çok güzel ve  insana huzur veren bir sanat, tabi çocuklar işin içinde olunca huzur kısmı tartışılır.:) Boyalarla uğraşmak çocuklar için   çok eğlenceliydi.Bu yüzden de  etkinlik bittiğinde yaptıkları resimlerin kurumalarını bile bekleyemediler eve götürüp odalarına asmak için çok sabırsızlandılar. Güney tam  üç tane yaptı. Aras ise olayın çok farkında olmadığı için bir  taneyle yetindi.

 Ebru hocalarımıza ve bizleri buluşturan Kartopu ailesine çok teşekkür ederim...


İşini severek yapan Küçük Ebru Ustası Güney:))

Güneyin her zamanki Galatasaray tutkusu...

11 Şubat 2015 Çarşamba

Köpüklü Kahve Kreması



Fikri Mühimin uzun süre üyesiyim.Bugüne kadar denemem için hiç bir ürün bana gönderilmedi. Bunun nedeni olarak da  ya ben siteyi kullanmayı bilmiyorum yada çok güncel değilim diye düşünmeye başladım, 
Bir gün kahve kreması ile ilgili bir anket doldurdum.Anketin sonunda ilk kez bana Fikri Mühümden kargo geldi .Çok mutlu oldum .
Kahve içmeyi sevmeyen biri olarak , bana yapılan bu jesti tabiki, karşılıksız bırakmam.:)
Nedendir bilmem ama eşim ve ben kahve konusunda tutarlı değilizdir, tercihimiz genelde çaydan yana olur.Bu akşam  rutinimiz olan akşam çayı yerine; Nescafe Classic ile Nestle Coffee Mate içmeye karar verdik. Bizim için bu ilk diyebilirim. 
Öncelikle; soğuk bir akşamda dumanı üstünde  sıcak kahve kokusu başta beni çok mutlu etti. 3 tatlı kaşığı Nestle Cafe Mate ile 1 tatlı kaşığı Nescafe Classic ile hazırladığım kahve karıştırdıkça köpürdü ve kokusu hale beni mutlu etmeye devam etti. İçimi nasıl derseniz; kahveden kaynaklanan sert tat yerine, yumuşak, içimi kolay, ağızda hoş bir tat bırakan, uygun bir ikili.Bu tat benim kahve ile aramdaki buzları çözecek gibi duruyor.Tercihlerimin arasına Nestle Cafe Mate koydum. Soğuk kış akşamında içimi ısıtan Nestle Cafe Mate ve Nescafe Classic e 5 yıldız vererek teşekkür etmek istiyorum.. 

Hürriyet

Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...